tipi var dışarıda. sokağa ait ne varsa, artık ona ait; silik sokak lambaları, kirli çöp tenekeleri, kapalı kutu binalar, kendinin sahibi olan insanlar, kendinin sahibi olmayan insanlar, kırık cam parçaları, ağaçlarda kalan son bir iki yaprak, titreyen kedi, kuytusuna sinik köpek, çoktan canını vermiş üstü açık hayvan mezarları...
gözlerime sokuyorum tüm hepsini.
titreyen bacaklarımın üzerinde, kapalı kutumun araladığım geçidinden süzülüyorum, derin derin soluyarak tipiyi içimden atıyorum. hiç bitmeyecek bir zamanın körlüğüne bırakıyorum kollarım açık bedenimi. aklımın ucundan el sallayan kırmızılığı...
bilemiyorum, ama sanki her şey çok daha farklı olacak bu gece.
zifir var sağda solda, önümü aydınlatan.
“ama”sı yok bu akşam olacakların! akıyor sağımdan solumdan zift gibi kararlılı...ğım.
uyuyan mezar yok! uyanamaz iblis, uyumadı hiç. kol gezdi hep bu denizde; kaptanı, en şehvetli deniz kızı, en tehlikeli balığı, en büyük dalgası, en aç anaforu, en ben olanıydı.
aynaya baktım biraz önce, bize baktım. ona göz kırptım, hiç beceremesem de; saçlarımı okşadı şefkatle, gülümsedi.
kapalı kutumun geçidi...
geliyor.
zayıflığını sarmaladığı perde sağlam görünüyor; kahkalarımızla yırtıyoruz onu.
****
kuytuya sürüklenmiş sakin sakin süzülen kar tanesi, karanlıkta olanlara göre fazla sakin.