7 Aralık 1978 Perşembe

başlık ne olsun?

sırtımı yaslamaya ihtiyacım vardı. koltuğa oturdum. cümlelerden bakışımı çevirdiğimde sarı-turuncu renkteki ışık sinir bozucu derecede aklıma olmadık ruhlar, öcüler, hayaller falan yükledi ve ışığa yardımcı olarak, saat 02:45 olmasına rağmen çalışan ve çıkan seslerle bize bunu kanıtlayan, tahminimce belediye fen işleri ekibinden arkadaşlar düşüncelerimin anlık ordan oraya uçuşmasına neden oluyor. evet onlar suçlu! ara renk ışık ve yol, elektrik, bilmem ne çalışması sorumlu! yükümü attığıma göre yoluma devam...

02:51 ve mutluyum. çünkü nikola tesla'nın da obsesif halleri varmış. yalan yok mutluyum. boşuna kendime yakın hissetmemiştim, diğerlerindeki gibi. 

sonraa tanıdığım bir kız vardı, hala var, yaşı, benden 4 düş, 28; aynı kız ama. elbette büyümüş, birikenler ruhuna, kalbine işlemiş, yüzüne yansımış ama aynı kız be! makyaj olmadan aynı. koltuğumuzun kaplamasını yırtan çocuk, "long hard road out of hell"i dinlerken gelip, benden korkan ergen ki bence her zaman çocuk. iz bırakıyor dünyaya, yoluna taş çıkmasın demeli =)

çok şey anlatmak istiyorum. buraya çoktur yazmadım. günlüğe de bayadır anlatmadım. kafamda türlü kurgu-gerçek hikayelerle kimseyle paylaşmadan yaşıyorum, düşün! 

rüyalar terapi derler, benimkiler sezon deviren dizi. hayatımın underground herşeyini orda hallediyorum. 

sene 78, beni özledin mi? yok muyum? sen öyle san! 

bir iki arkadaşım buraya hala yazıp yazmadığımı soruyor ara ara. seviyorum onları, sahiden seviyorum. burası var yok mühim değil, saçma tanıdıklar, zaman aşımına uğrayıp defoluyor, kalanlar candır. =) 

mesela birtan, hep derim; birtan bir tane. mehmet, "fil ayaklı fareler napıyor, büyüdüler mi?" der ne zaman konuşsak. merve kalemimi beğendiğini söylüyor. ebru, "lisedeki çocuk"u okuyunca yanıma gelip ağlamıştı. hoş, seyhun'u hatırlayınca benimde duygu durumum değişiyor. 

seyhun ne yapıyor acaba? taksiyle evlerinin önünden geçerken, camlarına bakardım; perdeler sıkı sıkı kapalı olurdu. lisedeki çocuk, seyhun. neler yapıyor acaba? belli aralıklarla arıyorum nette. yok. içimde kalan bir his yok ama sadece merak ediyorum onu. o benim sevgilim olmadan çok önce arkadaşımdı. özlüyorum onu. satranç oynardık onunla. gülerdik. sarılırdık. olumsuz ne varsa gelip geçiyor zihnimden, kahkahalarımızı anıyorum. son vapura koşarken gölgelerimiz... 

derken... zaman geçiyor. zihnime dolan herkes kıymetli bir maden bende, ama ben onlar olmadan gitmeliyim. yoldaşım rüyalarım. az önce şişenin kapağını açtım. daha önce yapmışım bunu. 

nereye gidiyoruz kestirmek zor ama heyecanlı. hayat sahiden ilginç, düşünsene yıllarını bir ev almak için harcıyorsun ve depremde, selde emeklerin tuz-buz. ne zaman ne olacağı asla belli değil. paranormal durumlar, fizik ötesi haller ya da elle tutulur şeyler. hepsi hayatımızı etkilemiyor mu? 

beşiktaş'a bayadır gitmediğimi fark ettim. son gittiğimde alpcan'la tanışmıştım. alpcan hayatımdaki noktalama işaretlerinin öznesi, nesnesi, her bir şeyi. ondan bana kalan bagetse kutsal. 

seda, yatma vaktin yok mu senin? hayaller bitmez ki sonunu bekleyesin. hayal demek ümit demek değil mi çocuğum? ne güzel işte hayalin de ümidin de bitmesin. botlarını giy, bas git!