8 Mayıs 1977 Pazar

"orada biraz daha..." diye devam ederken adam, gözleri tavanda, geçmişi ayıklayıp silmek ister gibiydi. aklında seller varken kız sustu, yutkundu. adamın verdiği elindeki kitaplar fazla manidar kaçışlarıydı, "acı"dan bahsediyorlardı. zorlama gülümseyerek bahsetti. sellere susmasaydı? tek kelime, kısacık soru kaç yara kanatacaktı? duvarlar ne kadar saklayabilirdi?

canın telini titreten telefondaki sesin dedikleri "neler yaptı böyle?" diyorken gözü ne zamandır beklediği, adamın el emeği, can nuru kitap ayraçlarından birinin üzerinde yazan yazıya takılıyor; "renklerin dünyasında kayboluyorum. dolaşıyorum... dünya tıpkı bir kütüphane gibi. kuzeyin ışığı, güneyin kutsal vadisi aydınlatıyor yolumu. batıda açıyorum gözlerimi, fısıldıyor kulağıma doğuda bir keşiş; hayatın tadına bak." diyor, yeşil "umut" renkleriyle. 






açık gözlerle hayaller zor... dünyanın kiri pası bulaşmasın onlara.

iki balığım var; biri frida, diğeri camile, arkadaş. anlatıyorum onlara bazen. fanustaki balıktan ne ölçü farkımız var ki? 
"özgürüm" diyebilirsin, peki bunda emin misin? "inat ettim"de, sen bilirsin ama gözyaşlarını nereye gömdün onu söyle önce.