22 Ocak 1973 Pazartesi

bahsetmek istediğim bir şey var

biraz evvel kahvemi hazırlarken çok daha farklı bir cümleyle söze başlamaya karar vermiştim. tabi uçup gitti. yalnız ikinci cümlesi, ellerine hayran olduğum birinin ellerinden bahsediyordu.
şimdi kahvemi içerkense bundan haberinin olmadığını fark ettim. 
iyi ama sımsıkı bağlayıp tutamam ki içimde.

ve tabi
bahsetmek istediğim bir şey var...
o gün,

metronun banklarına oturdum.
çöktüm, külçeydim.
gözlerimi bekledim.
ağlasam, önümden geçen birinin koluna yapışıp anlatsam.
insanların hep acelesi vardı.
öyleydi yine.
bir tek merdivenlerden inerken içlerine bastırılıyor kafaları, 
adımlarını gömdükleri kalpleri akıyor kollarından; hızlı ilerleyemiyorlar o zaman.
bir tek benim mi yok acelem?
tüm gün orada kalsam, yanıma gelecek metroyu beklemek için oturanlara üflesem içimi; 
2 dakika sadece, 1 dakika, yarısı... 
nın da yarısı sadece.
gelip kapısını açana kadar.
bakalım, ne varmış; ne yokmuş?
yoksa sizinde mi ellerine hayran olduğunuz biri var? 
mış?











*kendimden daha iyi bir falcı tanımam,o yüzden de kendi falıma bakamam; bakınca inanmam.
gülme, doğru söylüyorum. =)





18 Ocak 1973 Perşembe

dışarıdan çok mu ciddiyetsiz gözüküyorum? tahmin bile edemeyeceğin, beni bile yoran bir ciddiyete sahipken, "alaycı" maskemi takıp bununla dalga geçerek, onun boğuculuğunu örtmeye çalışmamdan öte değil olan biten.  çok kere kendimi woody allen ya da charlie chaplin gibi görmeme neden olan gülümsememle kendimi rahatlatıyorum aslında ben. yaş hesabıyla olan biten bir iş de değil bu ve eminim 10, 20 ve 30 sene sonra da aynı olacağım.
evet tabi, herkes bunu böyle bilmez. bahsettiklerimi demek istediğim şekillerde biçmez. peki ya ne yapabilirim? kimin ne düşündüğünün ne kadar önemi var ki, balıkçı için? neydi yolu; "anlatmayı istemek gibi bir derdim yok; sadece suda birkaç taş sektireceğim ve belki biraz da balık tutarım." 
- hadi oradan! kimi kişilerin seni yanlış anlamasından ya da hiç anlamamasından yakınmıyor musun? ve sonra da olur olmadık zamanlarda ortaya çıkan duygusallığın yüzünden gözlerin dolmuyor mu? onlar için sürekli gülümseyen ve gülümseten bir ukala değil misin?

başından beri durum komedisi olan dünya havuzunun, tıkacın çekileceği günü bekleyen balıkları değilsek neyiz biz? 









-ne diye böyle şeyler yazıyorum ki, balıkçının sözleri masal kalmıyor mu böyle düşününce? çatlaklardan içeri su sızıyor demek ki. 
-hayır, sadece taş sektiriyorum.