6 Mart 1976 Cumartesi

lisedeki çocuk

ben, ben, yine ben...
herkesle anlaşamam, konuşamam; bir yere kadar gider cümleler, tıkanır kalır... önemli mi bu? pek değil.
zaman makinesindeyim. yıldan yıla, çocukluktan bugüne savruluyorum. 
bak yaz geliyor, yine sırtımı güneşe verip yürüyeceğim; kemiklerim ısındıkça hafiften tebessüm belirecek yüzümde. 
geçen yaza gidiyorum, abuk güneş yanıklarına sahip olmamak için kremler sürünüp istanbul sokaklarında gezerken, yanımda "lisedeki çocuk" vardı. 2001'de arka sıramda oturan, gevezelik yapmayı sevdiğim ve hatta hep hoşlandığım çocuk. "15"i severim, ayın 15'inde doğmuşum, 5 en sevdiğim sayı, telefonumun şarjı an itibariyle %15 falan derken 15 sene sonra, yıllar içinde arada bir ortaya çıkan "lisedeki çocuk" hayatıma geliverdi. satranç arkadaşım bile oldu. bildiğim kadarıyla hayatını tahmin ederken birden hayatının içinde oluverdim. enteresan bir şekilde en absürt hallerimizin bile ortak olması şaşırtıcıydı. 

ve iki deli fazlaydı.
bir bencil ve bir alttan alanla adalet sağlanamadı çocuk.
belki aynı kişiydik, belki çok başka. inanç, yaşam, görüş... 

yorgun günün devamında, o çok sevdiğim hafif yandan tebessümünle "ne güzel bir hatunsun sen ya..." diyerek bana kollarını açtığın anın güzelliği ya da en içten halinle aile albümlerini gösterirken kahkahalarla "astronot çocuk" kavramının tanımı yaptığımız ve sonrasında da çekmeceden çıkarttığın kutudan istediğimi alabileceğimi söylediğinde hayatının sevmediğin dönemlerini hatırlatabilecek eşyalar yerine lise zamanlarında taktığın barış kolyesini, freddy'nin yerine takmam; mevcut yayılmacı bencilliğe, güvensizliğe karşı koruyamadı ki.

sağlık olsun seyhun, büyüyoruz işte. hatta büyümek derken, senin doğum günün bugün. dilimde seninle ilgili "geçmek süresi"leri var...

düşüyoruz kalkıyoruz. çocuktuk büyüyoruz. iyilikler peşimizi bırakmasın emi.
iki deli fazlaydı oyunumuzda ve benim okb'm senin paranoyaların yanında daha bir temizdi, sözlerinin yanında daha az zararsızdı ve yine senin tasvip etmeyeceğin gibi hafif sarhoşum, doğum günün şerefine romantizm olsun diye şarap sarhoşuyum bu gece. ben, çocuklara uzak durun diyeceğin biriydim! =)

sağlıklar olsun "lisedeki çocuk"; sağlıkla, huzurla nice mutlu senelere... 



27 Şubat 1976 Cuma

kaç zamandır dilimden düşmüyor "geçmek süresi"; tüketiyoruz işte ne yapabiliriz ki? 

12 Şubat 1976 Perşembe

kesik kesik her anıdan birer kelimeyi çekip alsam... diyorum ya hangi dua iyi eder bu ruhu? kaç tarot açılışı, dimağda kaç tını, kaç ölçü şarap, kaç söz, kaç acı? bilme. 

haftanın herhangi bir günü, çok önceden verilmiş sözün üzerine, hadi salı olsun, en sevdiğim eteğimi-yeşil olanı- ve mor çoraplarımı giymiş, başiktaş'ta kahvaltıcılar sokağındayım. oradan ortaköy'e yürüyorum. belki de aynı gün, galatasaray lisesi'nin yanından karaköy'e inen uzun caddede bir yerde olmalıydım rastlamak için.

2 dakika 38 saniyelik bir telefon konuşması çok şeyi değiştirebilirdi belki. biraz önce baktım meziki otel'i restore etmişler 2 sene önceki cazibesi artık yok. 


soğuk odada bekleyen kan şarap beyaz saçlarıma renk olsun...
yalnızlık baki diye gerek var mıydı mayınlar arasında bırakılmaya; nasıl bir savaş ki bu?