30 Mayıs 1972 Salı

plastik boncuklu pasta

dört katlı aile apartmanının giriş katındaki teyze evinde, çekyata oturmuş iki kız var. biri kızıl, biri esmer gibi, kumral gibi, ama diğeri garanti kızıl. 


gelenekselleşen teyze kızının odasına girip makyaj malzemelerini karıştırma işlemini bitirip, masum imajı çizmek için vitrinin üst rafında duran, milliyet gazetesinin verdiği kocaman, oldukça kalın moda kitabının her sayfasını inceledikten sonra(yani daha doğrusu "bu benim, bu benim! şu senin olsun, bu da benim" gibi kendi çaplarında oyun oynadıktan sonra), aynı gazetenin verdiği, aynı ebatlardaki yemek tarifleri kitabında, aynı salak ama yaşa göre normal oyunu oynuyorlar. 


yarı çiğ, yarı pişmiş ıstakozlar, on-on beş sayfa sonra, sayfanın sol köşesindeki garip görünümlü çorba, karşı sayfadaki diğeri... en güzel kısım tatlılar tabi ki =) "bazı sayfalar" hızlıdan geçiliyor ve sütlülerden bir öncesi: boncuklu pastaaaa! çikolatalı pastanın üstündeki kocaman boncuklara kara kafalının önce kocaman gözleri, sonra aklı takılıyor. "görüntüsü sahiden güzel de, o sedefli boncuklar yenmediği halde neden ordalar ki, yerken insan onları mı ayıklayacak? külfetten başka iş değil, saçma gibi de. hey, ama pastayı güzel yapan dekor, o sahte boncuklar!"

kitabın en uzun sürede geçilen kısmı tatlılardan sonra sıra içeceklerde. son sayfadaki limonatayı da hüplettikten sonra öğün tamamdır. sıra terasa çıkıp yoldan geçenlere üzüm atmakta.




doğa kanunlarına karşı gelip yine uyumamaya çalıştığım bir gece. nedense ben bünyeme ne zaman kafa tutsam, kendileri poseidon kesilip hevesimi boğuyor :/  ama yok bu sefer koltukta uyuklamadım ve havaya hangi güzergahı kullanarak uçsam diye kafa yorarken, geçmişteki "kara kafalı" kız olarak gözüme bir şey takıldı: boncuklu pastaaa!  


plastik boncuklu pasta
- düşündüm de bu fotoğraf buraya çok yakıştı =)





ehee olsa da yesek yahu! 
dur!
pastayı geç, ben boncuklarını seviyorum onların :D 







gündüzün karmaşasıyla salata helinde eve dönüp, johnny bravo'm eşliğinde yıllık ütü işlemlerimi tamamladıktan sonra kafayı bulmuş biri olarak gecenin bir vakti gevezelik etmek istemem gayet normal olsa gerek. =)
bu arada fil hafızam bir kere daha beni şoke etti, aferin ona... :cool: 


"plastik boncuklu pasta" başlığını çok sevdim. iznimle başka bir yazımda daha kullanmalıyım =)

2 Mayıs 1972 Salı

buzzzz



dün; "tanrı gözlerimi aldı. o yüzden gerçek gwynplaine'i yalnızca ben görebiliyorum." bu sözü ilk duyduğumda içim bir tuhaf olmuştu, hala da öyle.

bana bu cümleleri kurduran asıl mesele, az önce dediğim sözün üstüne bugün oldu; dolaylı olarak aynı şeyden içim ürperdi. gözleri görmeyen dae'nin, sevgilisi gwynplaine'e söylediği sözün gerçek hayattaki ölçüsüydü önüme dikilen.

konunun açıklaması yok çünkü komik, basit, ne bileyim olabildiğince saçma ama hepsini bastıracak kadar da vurucu! "belki de kafam bugün biraz fazla karışıktı, buz gibiydim diye içimi kemirdi olan biten" diyesim geliyor ya değil; beş sene öncesine fırlatıldım bir an ve hala midem bulanıyor.


"tamam, kapatalım bu konuyu!" kolay sindirilmese de herkes farklı, sıvışıp gitmek içinse henüz geç değil.

yarın olduğunda bu dediklerim dün olacak, dün de kendinden sonraki günün temeliyse, yarın bölgesel sibirya kahkahalarıyla geçecek.