25 Temmuz 1971 Pazar


bir yol hikayesi yazmaya heveslendim.
-yollar...
-yollar…
-yollar…
-şu koca bünyeyi yutsalar… :p

yaz tatili için bir yerlere gittik geçenlerde ve yolda bir şeyler geldi aklıma. gelen neydi? birisi. güya tanıdığım, belki de sahiden tanıyorum; işte onu da içine alayım dedim aklımdakilerin. hıımm… dürüst olalım dostum, o beni götürdü, ben değil.
-tamam tamam yersiz yere romantik rollere bürünmeyelim!

hikayem otobüste geçiyor. ayçiçeği paketli manzarama bakıp onlara özenmiştim; yeni yetmeliği aşalı çok olmasına rağmen ne özenmesiyse :p  
-seda, seda, seda, koca kızım benim. sen kalktın onu güneşin ilan edip, ona mı yöneldin?
-martaval, inanma sakın!
-ama bir an uyku baskın gelmişti; ama direnmeye kararlıydım; ama kulaklıktan sakin, sakinliğiyle ruhumu dizginleyen bir şarkı geliyordu. kadın sahiden harika söylüyordu ve bu şarkıyı beraber dinliyorduk. derken olan oldu; hayatın sarı tonlarından başımı çevirdiğimde bir güneşe ihtiyacım olduğunu hissettirdi içimdeki ve ona başımı çevirdiğim sırada, onu güneşim ilan ettim. uzun süre gevezelik ettik güya. sonra aynı müthiş sakin şarkıyı dinledik, başımızı beraber dışarıya çevirip hayatın topraktan başlayıp başlamadığını sorduk kendi kendimize; karar vermekte zorlandıktan sonra bıraktık soruları ve yine kadını dinledik, gülümsedik.
tüm bunlar olurken… acilen uyumalıydım. 

haşikio (konuşma diliyle tam bir bütünlük içinde olmalıyım:p) artıklarından bir tomarı içime çektim önce, sonra gözlerim istem dışı kapandı, derken hemen o hava tomarını def ettim ve burnum farklı bir kokuyu almaya başladı. sol omzumda anlamsız bir ağırlık… aynı istemsiz hareketle başımı sol tarafa çevirdim; tadaa!!

-nerde o!
-yok!
-hiç yok muydu!
-hayır az önce buradaydı!
kadın hala müthiş sakin, harika şarkısına devam ediyor…

-uyumam lazım, diyorum kendime. kapatmalıyım gözlerimi artık.


ve kadın hala müthiş sakin şarkısını söylerken göz kapaklarım istemli olarak düşüyor…




                                                              -25 Temmuz 1970

22 Temmuz 1971 Perşembe

uykusunu kaybeden kız

fonda kocamaaan bir gülümseme var... =)
uyku bazen kişiyi terk edebiliyor ya hayatının hatasını yapıp, işte o yüzden hepsi onun kabahati. gördüğünüz yerde yakalayıp beyninden kelepçeleyebilirsiniz.
bense...

dışarıya bakıyorum.
önceden böyle değildi.
zemin gözükürdü, hemde yeşildi, daha az ışık vardı, geçen arabaları bile izleyebilirdim; hep beyaz bir minibüs, yine beyaz otomobil, bazen kırmızı falan... gözlerimi alırdı arabaların camlarına vuran akşam güneşi, çok parlak olurdu, zaten hep parlaktı! 
gözlerimi uzakları seyretmeye adamışlığım sayesinde bozdum ben. =)
baktım, tespit ettim ki, gökyüzü görünürde aynı...

ya bu saatte ne olabilir başka?
yüksek yerlerden gelen ilahi seramoni, deniz kuşlarının sabah ses açma denemeleri, güneşin esneye esneye uyanması, saatlerdir devam eden bir yatak gıcırtısı -aa ne ayıp! :ıslık:

herşey üst üste.
ben bile.
yarın daha da üst üste olacak.
ben bile.

tamaaaammm yerinde romantikliğe gerek yok! =)
gökyüzü her yerde gökyüzü ya!

12 Temmuz 1971 Pazartesi

gün işte, normal bir gün. pek bir fark yok diğerlerinden. aaa dur! hiç olur mu öyle şey? nedenini bildiğim ama adını kondurmayı tercih etmediğim bir anlamsızlık içindeyken, karnımdaki kelebeklerin ayakarına taşlar bağlanmışken, nasıl diğerleri gibi diyebilirim ki? 
yaptığım gözlemlere göre her şey baklentilerin başının altından çıkıyor ve baskısı insanı timsah gibi havada kapıyor. :p

rüyaları severim; uyur ya da uyanık. ama birde yan etkileri olmasa... =)
sanırım iyi bir uykuya ihtiyacım var. =)
geçen gün eski notları karıştırırken lise defterimden bir sayfada necip fazıl'ın bir adam yaratmak adlı oyunundan bir kesite rastladım...



"hüsrev - bir adam yaratmaya kalkmıştım. ona bir surat ve kader bulmak... nerede bulayım? kendimi buldum.

suratsız ve kadersiz adam şahlandı.
zincirini kırdı.
elimden kaçtı.
ben insanım.
beni arkamdan vurdu; suratsız ve kadersiz adam benim suratımı takındı.
kalıbımı giyindi.
kaderimin içine yattı.

(bir an sükut)

benim de kaderim buymuş."

10 Temmuz 1971 Cumartesi

güncenin gecesi

ilk yazıya günlüğün "gecelik" kısmıyla başlayalım.
normal olarak saatlerce uyumamış biriyim; gün oldu, hayat başladı, sen ona katıldın, ben katılmak zorunda kaldım; tempo göz kapaklarımla eş değerli olarak düşmekte, aklımdan milyonlarca cin geçmekte, yüzüm hafif kısık, kapalı gözlerimle birleşince komikleşen bir tebessümle şekillenirken, günü bitirmek hala benim elimdeyken ve ben hala burdayken derken başımı çeviriyorum ve gecenin ışıkları sabit ve delici birer nokta gibi göz bebeklerimden içeriye işliyor, evet hayat hala devam ediyor; devam ediyor, günü-mü bitirmek benim elimdeyken... =)