28 Haziran 1972 Çarşamba

denemeler

bir umacıydı belki, dünyasının karanlık tarafında krallığını kurmuş olan. "karanlık taraf" ya da hiç yoktu, her tarafı karanlıktı fikirlerinin. akılları felç eden zehrini özgür ruhların üzerlerine serperek nefes alıyordu kabusların kahramanı. çok geçmedense, ıstırap sıvısının ilacıyla, diktatör hükümdarlığı dipsiz dehlizlere gömülüyor ve kurtuldukları boyunduruklarının çürümüş izleri üzerinden özgürlüklerinin kadehlerini gururla havaya kaldırıyordu asil ruhlar.

**********


dipppnot!!: hiçbir şey yok. =)

18 Haziran 1972 Pazar

kara komedi


:cool:
inanılmaz mutluyum! uzun bir aradan sonra bugün yine sınava girdim!!

-"seda'nın ösym maceraları" sezon 5 bölüm 2. şiddet, suç, fantastik ve komedi öğeleri içerir. çocukların ulaşamayacakları yerlerden izleyiniz.

eveeettt, toplum sağlığı için gerekli olan uyarıları da yaptıktan sonra sezon finali sürprizimizin asla olmayacağını, sadece az önce belirtilen tür özelliklerine “seçmeli çıplaklık” seçeneğinin ekleneceğini belirtelim. diyebiliriz ki, süper starımız o gün çekimlere okul görünümü verilmiş set içindeki figüranları diskalifiye etmek için biraz farklı gidecektir. :ikieliylegözlerinikapatansmile:
ne de olsa paragraf paragraf nefes alma pratiklerinden, o sayılı saatler için bizden uzak durması gerekenlerden, başla kağıt arasında olması gereken açıdan, göz bebeğiyle kalem ucunun münasebetinden, uyulması gereken kurallardan bahsedilmiş ama kılık kıyafet için cümlecik bile kurulmamış. yani buradaki asıl hedef, sıkı yönetim doktrinlerinde unuttukları giyim kurallarını başa kakmak ve bir-iki rakibi masumane bir şekilde elemek, hepsi bu. =)

şaka, latife, espri, eğlenelim-öğrenelim, güldürü...




“müşkülpesent” kelimesini, kelime olarak çok seviyorum da, onu sevmem, sormadan etmeden gelip üstüme yapışabileceği anlamına gelmiyor. tabi ki benim böyle söylemem de sadece havada asılı kalmakla yetiniyor; neden? çünkü kendileri baya baya arsız! yahu sırf üşengeçliğimden soğuktan donarken üstüme bir şey almaya ya da cebimdeki tokayı çıkartıp saçımı toplamaya erinen benim, kafamdaki hayalleri, plana döküp adam gibi hedef belirlemem 21 yaşıma gelmemi gerektirdi. :s tabi bu süreçte şunu da bizzat tecrübe ettim ki, özel yetenek sınavları sahiden de “yetenek” işi. heyecan yenme, konsantre olma, geç kalmama ve bıkmadan devam etme gibi gibi gibi...

hoş, halimden memnunum. eminim ösym de memnundur bu durumdan. :|

tabi ne mutlu bana ki, bu süreçte oldukça çeşitli insan türleri tanıdım ve tam gaz devam ediyorum. =) antropoloji mi okusam acaba? :p

ama amaaa, gelecekle ilgili planlarımdan birisi; ilerde bir çocuğum olursa, hiç üşenmeden ona katalog katalog hedef belirleme yöntemleri göstereceğim. 







14 Haziran 1972 Çarşamba

kime ne

kendimi çıplak hissediyorum. 
nerden başıma üşüştün sorgu katibi? 
aynaya baktığımda garip birini gördüm sen gittikten sonra; umursamazlığının gözbebeklerinde bile dans ettiği arsızın çıplaklığını gördüm ilk defa. kafamı kurcalayansa, çok mu zayıf olduğum ya da sahip olduğum fotoromanın ne derece önemli olup olmadığı sorularının sonucu. ve son olarak, kime ne ki. =)


bu duruma bir de sos lazım şimdi.
hıımmm o da şöyle olsun;  özlem tekin - kime ne =)


13 Haziran 1972 Salı

james mocker’a sevgilerle...

merhaba,

öncelikle sahiden çok değişmişsin. kusura bakma paldır küldür söyleyiverdim ama, inan ilk defa üzerinde gördüğüm otuz yaş giysisini serserileştirmene rağmen, o sırtına daha da yapışmış duruyor. siyah şişedeki parfüm. şahsına münhasır gülümsemen. neşen. sohbetin. saçlarının rengini değiştiremezler ki. =)

yerde bağdaş kurmuş otururken karşımdaki başka biri miydi? avuçlarında sakladıklarını önüme döken adamdı ve aklıma takılan şuydu; tecrübelerinle birlikte ciddiyetin de artmış. evet, daha önce de tanıştım kendisiyle ya, bu kadarını görmediğim için garipsedim. hıımm... ya da şöyle mi desek? anlattıklarını dinlerken bant kopacak kadar afalladım. bir itiraf, cevaplarım da o yüzden biraz geç geliyordu. her neyse, şaşırdım işte. =)

hey baksana! çok sevdiğim beşin katlarıyla daha da küçülürken ben, sen dört zamanda hiç çekinmeden yirmi yedi olmuşsun. cam odaya kapattığın ya da kapatmak zorunda kaldığın eski asiyi özgür bırakmak için açık delik ararken, benim küçük kızım gökyüzünde güneşe kafa tutmaya kalkışıyor. :|
hale bak, adaletsizlik almış başını gidiyor! seni böyle yapan neyse, zaman kaybetmeden 
tutup kolundan cam odaya onu kapatmamız gerek!

beyaz, çorapsız ayaklarına giydiği ayakkabılarla tökezleyerek “yürürken”, her sabah aynı saatte mağaza camekanlarında yansımasına bakıp “yeterince hızlı uçabiliyor muyum?” diye düşünen alaycı kızla yeniden karşılaştın işte, dört asır sonra. sıcak bir gülümseme ve “merhaba”. 

- çok değişmişsin.
- yok ya, sakallardandır.
- yok yok, yaşlanmışsın da... çizgiler falan.
- o kadar yaşlanmış mıyım? sende değişmişsin.

uzaktan bakıyorum da, adımlarımızı belirsizce atıyoruz ikimizde. karmaşamızdan en çok etkilenen de yolumuz büyük olasılıkla. kararsızız, yarın için yedekte tuttuğumuz bir acil durum “yesterday”i var hep fonda.

fazla uzatmaya gerek yok. dört asır özletmiş seni işte. =)
aklımdaki notlardan derlediğim için defterimin sonundaki “notlar” sayfasına yakıştı bence mektubun; ee bana beni hatırlatıyorsun da. =)


basamakları çıktıktan sonra arkama dönüp el sallıyorum sana, yüzümde gülümsemenle.

james mocker’a sevgilerle... =)