3 Kasım 1971 Çarşamba

ya hiç gelmezse?

darbe alan şey yıkılır. yıkım yok oluş değildir; yıkımın ezdikleri birer yap-boz parçası gibi birleştirilmeyi beklerler.



bir şey geçti gözünün önünden; gölge miydi?

saate gözü takılıyor saatlerdir. bir takım izlenimleri de oldu bu saatler içerisinde; 1'in 2'nin altında, çeyrek'in buçuk'un altında ezilmesi gibi; saniye'ninse hiçbirinin gözünün yaşına bakmıyor oluşu içini gıcıklamıştı.
-yelkovan rüzgarı sevmez mi?
-neden akrep? diğerinden kısa diye mi?
-peki şu ikisinin doğum yeri sıcak ülkelerdir diyebilir miyiz? hani esinti yok ya, akrepte sıcak yerlerde de olur ya?

uzandığı yerden kalktı. uyumadığı halde, hatta hiç uyumadığı halde; bir süredir gözlerini kırpmak dışında hiç yumamadı bile onları; banyoya gidip aynanın karşısına dikilip bekledi bir süre. gelmemiş uykuyu açan en iyi şey kendini dikizlemekti ona göre.
tuvaletin üstünde uçan sinek kendi halinde yine. rutin, geometrik uçuşlarından birini yapıyor inişiyle çıkışıyla; bir süredir sineklerin uçuş metotları da gözlem altında. 

tekrar içeri gitti.

hatırlamadığı bir tarihte okuduğu boris vian hikayelerinden birinde hala hoşuna giden bir kurgu vardı; adam hastalanıp yatak döşek yatarken döktüğü terleri alın teri diye şişeleyip satıyordu.
ara ara gözünde canlanır bu sahne ve öykünün yaratılış anı ve kıskanıp daha fazla dayanamaz. "demek ki bazen tam dozunda geliyor. bazense sürtüklük yapıp orda burda başkalarıyla gezip beni aramıyor bile!" diye mırıldanmaya başladı, devamı gayet gür bir tonla geldi ve ünlem camları titretti. 

geceden kusmaya başlayan bulutların atmıklarının parlattığı rengi soluk sokaklara çeviriyor ayaklarını. geçme ihtimali olan yerlerden gidersem belki rastlar ya...

bir balıkçı dükkanı, önünde kedisiyle; sahte sarışın bir kadın, bu havada kısacık eteğiyle; hararetli hararetli akşamki maçı konuşan bir grup adam gözüne batıyor, ortama uymuyorlar ona göre ya da kendisine.

yolun karşısına geçiyor.

yok.

yok.

yok.


otobüsle  mi gelir?

durağa yaklaşıyor.

-o olmazsa başkası olur!


kimsesiz bir durak, kimsesi yok ki.
bir... iki... üç... dört... beş...
hala yok!

ya hiç gelmezse?
ya onu gerçekten terk etmişse?

hava tonları koyultmaya başlarken kim bilir kaç otobüs geçti... yok.

eve dönmek en iyisi, belki o burdayken gelmiştir de.

...
 
rüzgara kaptırdığı atkısını düşünüyor, evde dolanırken.
masaya oturuyor, kaç günün ardından. önünde sayfalar, onlara da kaç gündür hayat dokunmadı.
gelmedi o.

kaç gündür suskun hayalleri ve yine suskun.
gün bitti yine ve yine aynı kırıklık içinde.

küçükken saatlerce uğraşıp yaptığı, sonrada ona göre nedensizce yıkılan legoları gibi değil bunlar...

3 yorum:

  1. üç-dört- beş...
    okudukça ayrı ayrı anlamlar yüklüyorum yazına.
    'ilham'ı beklediğini de yeni anladım:)
    Yüzünde bir gülümseme oluştu değil mi? hadi hadi itiraf et.Ben de gerçekten okuduğum yüzümde gülümseme oluştururcasına çok sevdim bu yazını.
    GNY

    YanıtlaSil
  2. üç-dört- beş...
    okudukça ayrı ayrı anlamlar yüklüyorum yazına.
    Sakın gülme 'ilham'ı beklediğini de yeni anladım : )
    Yüzünde bir gülümseme oluştu değil mi?
    hadi hadi itiraf et.
    Ben de gerçekten okuduğum her seferde yüzümde gülümseme oluştururcasına çok sevdim bu yazını.
    GNY

    YanıtlaSil
  3. teşekkürler hocam, sahiden de yüzümde bir gülümseme oluştu ve hala ağzımı toplayamıyorum :D

    YanıtlaSil