16 Kasım 1971 Salı

mini minnacık ufaklık


- çok soğuk ben vazgeçiyorum.
- hayır! bunu yapmak zorundasın, ya şimdi ya da az sonra ama yapacaksın! bunun için varsın!
- üşüyorum ama. hem çok zayıfım, bu işi yapmaya gücüm yetmez. en azından diğerleri de gelseydi daha kolay olurdu.
- kes! anlamıyor musun? önemli olan ilk olandır.


eski model pilot gözlüklerini takmıştı inişe geçerken. o çığlık atmakla meşgulken gözlüğün bağları ordan burdan sallanıyordu ama onu bırakacak gibi değildi. dağılmış da olsa gözlük sayesinde en azından önünü seçebiliyordu.
ee şimdi ne olacak peki? hedefi mi olacaktı onun? o mu hedef olacaktı ya da?


***


senenin aydınlık günlerinden, aydınlık bir saat.
kafasını kurcalayan bir şey var yürüyenin. bir sürü soru; bir sürü zırva ve adam akıllı soru. ne zamandır aklında yer işgal ediyorlar kim bilir. ele avuca gelir şekle uyandıktan sonra kafasında zonklayarak geldiklerini söyleyebiliriz ama.

çok uzun bir ömür geçirmiş durmuyor burdan, kaz ayağı çizikleri daha çok hafif. dümdüz alnıysa, içindeki kaprisli düşüncelerinin yeni doğmuş bebeği karışıklığı kundaklamakla meşgul. tazeliğine göreyse, daha çok yer var gideceği yürüyenin.

birden durdu.
haykırmak çözüm olur muydu?
kime, neye haykıracaktı ki?
şöyle kendi içine doğru, göğüs tarafından el yordamıyla bir havalandırma açsa da içine seslense, rahatlatsa kalbini; sonra da nefesini yumsa ve beyninde yankılatsa sesini, ordakileri de bir hizaya soksa. yok yok acilen çözüm bulmak gerek.
laf! sanki ikisi de ha deyince yapılacak şeyler...

arada dönüp dönüp ardına bakası geliyor yürüyenin. hemen gözlerini yumuyor, yanından geçerken birisi çarpar ve dengesini kaybederse, başı geldiği yere çevrilir, gözü kayar. sonrası? aman ha, dikkat!
bir tek ellerine bakıyor giderken. kalktığıdan beri onları inceliyor ya zaten. yüzünün diriliğine göre yaşlılar onlar. ondan daha çok yaşamış, daha çok iş yapmışlar; daha çok uğraşmışlar değil mi? burdan öyle duruyorlar...
ama işte sorun da burda ya!
nerde hepsi?
ne yaptıysa işte, nerde onlar?
kurduğu cümleler?
hayatından geçenler?

ara ara yalnızlığın cıvadan akışkanlığı dolduruyor ya insanın gözlerini ve o, o dönem tek sevgili oluyor, derdi de o yürüyenin. başına musallat olan bir sevgilisi var onun artık, zorla ondan aşk isteyen.
yalnızlığından da olsa bir çocuğu olsaydı, en azından kanlı canlı bir izi olacaktı, kendinin olmadığını da kendi bile inkar edemeyecekti. belki biraz cesaret...
bugünün herhangi bir asrında ölürse hemen şuracıkta ya da oracıkta, arkasında ne bıraktığını bilmek istiyordu; sanki çok kolaymış gibi. bunu kim bilebilir? geleceğini görmekten de zor iş bu.
sen ne yapmışsın?
ne kalmış?
arkadaki yolda nerede olacaksın?
ya nerede olacaktın?

"kafanı yorma" diyor bir ses ama bu çözüm değil. çözümü o kadar basit değil. bambaşka bir şey gerekli ve bundan, yürüyen de ben de eminiz.

göz kapakları birbirine değene kadar değişebilir her şey. yer iner, gök çıkar. bulut toprak olur, sert kaya bulut. ve tüm bunlar olabilirken, mini minnacık bir şey yürüyenin çatısına konuverir... çatlatır tüm gücüyle karmaşasıyla ağırlaşan alanı. boyutuna rağmen saçlarının arasından süzülüp alnını ezer, tüm düşüncelerini yok etmek ister gibi acımasızdır. göz çukuruna iner korkuyla, bakış açısı kaile değer bir detaydır ya hep; ordan da heyecanla yokuş aşağı yuvarlanır, dudağın bittiği yerde de donar kalır. onu fark etmesini bekleyen bir hali var bu ufaklığın.

yeni doğurduğu bir bebeği göndermiş meğer tabiat ana, göğe göre alakasız ama gönderence tam yerinde bir zamanda.
uyansın diye zihni bulanmış yürüyeni...

o, bu, şu, ama, neden, nasıl, ama, o, bu, nasıl, niçin, değil, hayır, belki, imkansız, o, neden, belki, şu, evet, nasıl, mümkün değil, bu, neden, belki, niçin, olabilir, hayır, neden, değil, şu, neden... ler.. le beraber yürüyorken yürüyen, minik yağmur damlasının saf tadını hissediyor dudaklarında. ve o anda darbe alıyor ruhunu saran fanus. birkaç an öncesine göre değişen ne varsa hayatında, ki her şey aynı gözüküyor saatinin göstergesi dışında, içi aydınlanıyor. ufacık bir yağmur damlası görevini başarıyla yerine getirip, yürüyene hala yürüdüğünü gösteriyor.

biraz önce hakkından gelemediği boğmacaya karşı kendine seslenmek isterken, şimdi tebessüm eder kendine doğru ve asırlık kalıntılarını yoklamak için arkasına döner yürüyense.  


***

hey ufaklık!
hala orda mısın?
onunla mı?
aferin sana, onun sıkıntısının kurbanı olmadın.
hey seninkiler inişe geçmeye başladı!
sen ilktin değil mi?
senin gibi ilk yağmur damlalarını severim, genelde benim de çatıma konarlar... 








 








*dip not: dört blog yazarı olarak kendi aramızda yaptığımız yarışma için yazdığım "ilk yağmur damlası" konulu metin. =) 

1 yorum:

  1. ilk yağmur damlası düşünce yeryüzüne ardından gelecek damlaların müjdesini de birlikte getirmektedir. Hele onlar birleştikçe damla daha bir hızlı kayar aşağılara, birlikten güç doğduğunu ıspatlarcasına. bir de daha bir billurlaşır parıldar ki kaleminden dökülen duygularının yansıması gibi ve deee daim gülen su yeşili gözlerinin parıl parıl parıldaması gibi...
    Bu dördüncü yorum oldu diğer yorumlarım da hep güzele yönelikti bu eksplorurun eror engelini aşıp yazına ilk düşen yağmur damlası olur inşallah! aminnnnnn ve berkoşun ezan duasıı töbe töbe estağfurullahhhh...
    GNY

    YanıtlaSil