30 Nisan 1977 Cumartesi

yorgunluktan, yalnızlıktan, belki biraz kırmızıdan-beyazdan, belki de uzun zaman sonra ikidir"eski taşlar"a bastığımdan, ayaklarımı uzatıp havada kalmış kitabı yere indirirken aklımda dolanmaya başladı... 

kargo'yu 12-13 yaşlarında mahallede aşık olduğum çocuğa koray'ı benzettiğim için dinlemeye başlamıştım. çocukluk, ergenlik halleri. "çocuk" büyüdü evlendi-barklandı, çocuğu bile var, arada görüyorum. mutlu olsun hep, benimkisi platonikti zaten ama iki adamı gözümün önüne getirince benzemiyorlar be! mahalle aşkım levent'ten bana kocaman bir müzik arşivi ve bir sürü anı kaldı. 
lise 1'deyken sınıf arkadaşım ezgi bana dergilerden kargo röportajları, resimleri getirirdi; hepsi duruyor. kimsenin bilmediği pentagramımın izi gibi. 
zaman büyütürken değiştiriyor da. kargo bende "yalnızlık mevsimi", "gece fanzini","bad'lik amiri" ve diğerleri... çok arayıp kasetini bulamadığım 93 tarihli "sil baştan" ya da anlaşmazlıklar, başka şeyler derken dağılan kargo değil bendeki, koray'ın, m.ş.ş.'nin, selim'in, serkan'ın, burak'ın bize ortak hediyesi kargo. toplama albümlerinden sonrasını "bilmem" ben.
koray'a bakınca, ak düşmüş saçlarıyla çökmüş yanaklarıyla daha karizmatik olduğunu kabul ediyorum ama ister istemez "hey gibi yıllar!" diyorum. "sen her zaman"daki ya da beyaz gömleğiyle kan ter içinde "yüzleşme" klibindeki adam mı?! 1996'dan bahsediyorum. zaman fireni boşalmış araba gibi gidiyor.

kargo, lise 1, ezgi derken aslında geçmişe dönüyorum bu akşam. tanıdığım insanlar, görüştüğüm ve görüşmediğim arkadaşlarım, adım attığım yerler derken liste kabarıyor. hayatıma girenler kim bilir neredeler? bu sorudan bihaberler mi? muhtemelen evet =) bir yerde insanların zamanla geçmişi hafızada geri plana attığını ve unutmuş gibi göründüğünü, eğer öyle olmasa insanın delirebileceğini okumuştum. doğru yanlış tartışılır ya mantıksız da gelmiyor.

velhasıl içime sine sine takip ettiğim bir tek m.ş.ş. var artık, şiirleri, kesmeşeker halleri. önyargılarım var belki, kim bilir... 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder